“Zaman” dediler, tam 20 yıl sonra… Zaman yetmedi, aştı, aşındırdı işte… Dava düştü, delil eksik, yani adalet noksandı. Yüzlerin arasında zordu tabii, Allahü-ekberlere karışmış pis kokulu salyaları seçmek

“ölün, geberin, yanın” naralarını, insanlıktan çıkanları, islamla yatıp kalkan 70’lik hacı amcanın oracıkta, nasıl olur da islamın şartını-farzını, hadisini-kuranını Allaha rağmen, yine Allah için, nasıl da orada buruşturup attığını, ezip fırlattığını anlaması buna inanması zordu…

Nice zaman oldu, “Komşusu açken tok yatanın” derdi, devam ederdi. Dostumuzdu, kapı komşumuzdu… Hiç ummadık bir zamanda, hiç ummadık bir yerde Madımak önünde elinde benzin bidonlarıyla…

Doğrudur, aşınmıştı bir şeyler alevinde Madımak’ın… Yitirdik ahlakı, dostluğu, birbirimizi, kapı komşumuzu…

Tazelenir ’93’te 7 yaşında bir çocuğun belleğinde şimdilerde bir sızı. Ezberindedir, yüreğindedir Altıok’un ceme tutuşan dizeleri:

“Yaşamak” diyor şair,

“Yaşamak görevdir, bu yangın yerinde

Yaşamak insan kalarak”.

İnsana, insanlığa dair olanı savunmak için bazen eylemdir semaha durmak, çizmek bir karikatürü özgürce, dolaşmak Rumca bir adla faşizmin sokaklarında çarpışarak…

33 genç, aydın, güzel yürek… Sivas’a misafirdi o gün. Sazlarıyla, sözleriyle, rengarenk çizgileriyle dostça bir sohbete hazırlanıyorlardı Sivaslılarla…

Kadifeden bir ürkeklik, fakat bir kelebek heyecanı içinde bekleşiyorlardı. Kapkara bir bulutla bölündü bekleyiş… Kirli hava yüklüydü bulut, döktü kinini, kustu yağmurunu. Her damlası asitleşmiş, zehirlenmiş, değdiği vakit ne doku, ne hücre bırakır cinsten! İşte Sivas böyle karşıladı, böyle uğurladı onları!

7 saat sürdü yağmur, taştı Kızılırmak… Yandı bizimkiler! Onlarsa?.. Onlar boğuluyorlar ’93’ten beri en derininde, adaletiyle Kızılırmağın!

Mezar olsun Kızılırmak!

Muaviye devamı TC’ ye;

İnönü’süne, Çiller’ine, Demirel’ine;

MHP’sine, Refah Partisi’ne;

yangını tek bir kibritle dahi olsun körükleyene;

izleyene, izleyipte, kayıtsız kalanına…

Mezar olsun Kızılırmak!

Mazlum katlini vacip görene,

mazluma mağduriyeti layık görene,

yıllar sonra, o lokantada, Madımak’ta ölü bedenlerin etlerini çiğneyip yutana…

“Yaşamak görevdir bu yangın yerinde”

Unutma! Hatırla!

Bundan gayrı daha da yuh olsun!

Zülfikarı kuşanıpta şimdilerde IŞİD’leşen o güruhu tam ortasından yarmayana,

işaretlenmeyi bekleyen hanelere…

Kilometrelerce uzaklıkta, El Bab’ta sarayın savaşa sürdüğü IŞİD’ce boğazı kesilen iki oğlunu dahi sahiplenemeyen Anadolu halkına…

Soma’da tekmelenen cana, omuz verip

düştüğü yerden kaldırmayana…

Ve binlerce yuh olsun ki :

Nuriye Hoca’nın son dersini eken öğrencilere…

Kürdistan’da bombardımanlarda yiten gerillayı terörist diye betimleyenlere…

Memleket Madımak, Memleket yangın yeri!

Başfaşist, her gün, yeni Madımakları

işaret etmekte ve azılı çeteleri hem bölgede hem memlekette gün gün daha da azdırmaktadır. Çünkü bunu yapmadığında yok olacak.

Yangınlardan, küllerimizden doğduk!

Tüm kimliklerimizle Madımağı kuşandık.

Rojava’dayız, Karadeniz’deyiz, Amonoslar’dayız.

Aleviyiz, Ermeniyiz, Kürdüz.

Sarayın çetelerine karşı zülfikarı kuşandık, geliyoruz!

YANAN GÖKYÜZÜNDE

HİÇ DURMADAN UÇAN

ATEŞ KUŞLARIYIZ!

HİÇBİR YERDEYKEN

HER YERDEYİZ !

MADIMAK ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!

Asiye Mitka Babai

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız