FAŞİST DEVLETİ, SOYKIRIMCI TARİHİYLE BİRLİKTE YIKACAĞIZ

804

Ä°lgili resim

24 1915 Ermeni soykırımının yıldönümü. Bu soykırım tarihi 1915’te başlamadı. Bu ne bir başlangıç, ne de bir sondu. Osmanlı İmparatorluğu, 1890 ve 1909-1912 yılları arasında gerçekleştirdiği geniş katliamlarla soykırımın ayak seslerini duyurmuştu. Yirminci yüzyılın ilk büyük soykırımlarından olan Ermeni soykırımı fiilen 24 Nisan 1915 yılında yüzlerce Ermeni aydın-sanatçı ve ileri gelenlerinin tutuklanıp sürgün yollarında katledilmesiyle başlamış oldu. Mayıs 1915’te çıkarılan zorunlu tehcir yasası ile devam ettirilen bu süreç içerisinde büyük bir etnik temizlik gerçekleştirilmiş ve Batı Ermenistan coğrafyasındaki milyonlarca Ermeni sürgün edilip katledilerek buradaki Ermeni ulusal varlığına son verilmiştir. Bu coğrafyada, geride kurtulup kalabilen Ermenilerin ise kimlikleri, dilleri ve inançları yok edilmiş, asimilasyona uğramışlardır.

İttihat ve Terakki bu soykırımın başmimarı olmuştur. Ermeni aydın-sanatçı ve ileri gelenlerini yok ederek, Ermeni halkının sesini yükseltmesini, örgütlenmesini ve direnme imkanlarını ortadan kaldırmıştır. Tıpkı bugün, bu an Kürt halkına yapılmak istenen gibi. AKP-MHP faşizmi bu devlet zincirinin şu anda son halkasıdır. Kürt halkını bodrumlarda yakmaya, katletmeye devam ediyor. Leyla Güven öncülüğünde başlayan tecrite karşı binlerce tutsağın direnişini kırmak, sesini bastırmak için katliamları sürdürmeye çalışıyor.

Ermeni soykırımının gerçekleştirilmesinin tarihsel, ideolojik ve ekonomik temelleri vardır. Türk ulus devletçiliğinin iktidarlaşması ve Türk burjuva ve egemen sınıfının gelişimi bu katliamların üzerinden şekillenmiştir. Bugüne kadar, bu soykırıma karşı TC devlet yapısının  yaklaşımı ise daima inkar, ırkçı-şoven histeriyle bastırma biçiminde olmuştur. Çünkü kendisi de bu tarihin sürdürücüsü ve devamcısıdır.

Ermeni soykırımının politik muhtevasını okumak ve algılamak gerekir. Devrimci bir bakış bu noktaya odaklanmalıdır. İnkar ve imha politikasını, TC varoluşundan beri bir devlet politikası olarak uygulamaya devam etmiştir. Zilanlar, Koçgiriler, Ağrılar, Dersimler ve günümüzde Kürdistan’da Kürt halkına karşı uygulanan politikalar bu soykırımcı-katliamcı halkanın devamıdır ve bu faşist devlet yapısı varolduğu sürece de devam edecektir. Çünkü inkar, imha, asimilasyon politikaları, katliamcılık bu devletin soykütüğüdür. Bunsuz varolamaz ve olamayacaktır. İnkar ve imha politikasına karşı sessiz kalmak ve seyirci pozisyonunda durmak, bu katliamların, soykırımların devam etmesinde rol oynamaktır.

Yüzyılı aşan soykırım suçu inkarla ve aynı zihniyetle Kürt halkına dönük sürdürülen imha ve asimilasyon politikalarıyla devam ediyor. 104 yıl önce soykırıma uğrayan Ermeni halkı, daha yakın zamanda bir kez de Hrant şahsında katledildi. Katiller de, failler de aynı. Nasıl bugün AKP-MHP faşizmine karşı hesap sormak gerekiyorsa, ittihatçı geleneksel devlet yapısıyla da hesaplaşmak gereklidir. Katliamın, soykırımın kime yöneldiği, kimi hedef aldığı değişmekte ancak faili değişmemektedir. Bugün Ermeni soykırımını lanetlemek yetmez, faşist Türk devletini soykırımcı kökleri ve geleneğiyle birlikte yıkma mücadelesini yükseltmeliyiz.

Tarih ileriye hep bir şeyler taşır, kültürünü aktarır. Bizim zamanımıza da direnişini, mücadelesini ve onun kültürünü taşımıştır, taşıyacaktır. 1915’te idam edilerek katledilen Paramaz’ın ‘Biz sadece Ermeni halkının kurtuluşu için değil, bizler bütün insanlığın kurtuluş için savaşıyoruz.’ sözü bugün Leyla Güven’in direnişinde somutlaşmıştır.

Paramazla yoldaşlaşmanın ve Ermeni halkının acısını direnişin öfkesine çevirmenin yolu, bugün tecrit saldırısına karşı, soykırımcı-katliamcı faşist Türk devletini yıkma mücadelesini yükseltmekten geçer.

 

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız