Faşizm, halkların birleşen güçleri ve birleşik cephesiyle yenilir – DKP/Birlik

1025

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH), 12 Mart 2016 tarihinde kuruldu. Kuruluşunun üzerinden dört yıl geçti. Bu dört yıllık süreçte yüzlerce eylem yaptı. HBDH,, AKP-MHP faşist ittifakını yıkmak için mücadeleyi bugün de sürdürüyor. www.hbdh-online.org sitesinde HBDH’ın kuruluş yıldönümü vesilesiyle bileşenlerle bir röportaj dizisi hazırlandı. Bu çerçevede, HBDH bileşeni DKP/Birlik’le yapılmış olan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

HBDH Güçleri Sürece Yanıt Olmak İçin Büyük Çaba Sarfetti’

– HBDH’ın kuruluşunun üzerinden 4 yıl geçti. Dört yılda nasıl bir mücadele yoldaşlığı gelişti, Bu sürede devrimci mücadelede nasıl bir rol oynadı, ne tür katkılar sundu?

İlk olarak söylememiz gereken, HBDH 4 yılını geride bıraktı, Türkiye ve Kürdistan devrim tarihinde olmayan bir şeyi; en uzun birlikteliği gerçekleştirdi. Bugün HBDH bileşenleri, savaş ve mücadele yoldaşlığını güçlendirerek ve büyüterek sürdürmekte kararlıdır.

HBDH, kritik bir aşamada, AKP ve Erdoğan kliğinin tüm sivil resmi karşı devrimci düzen güçleriyle birleşerek, Kürt halkına karşı “çöktürme planı” adı altında, topyekün saldırı kararı aldığı dönemde kuruldu. Kuruluş bildirisinde, bu savaşın Kürt halkıyla birlikte, Türkiye emekçi halklarına, devrimci muhalefete ve aynı zamanda bölge halklarına karşı kanlı, kirli, uzun bir savaş olacağını ilan etti.

Dışarıda olduğu gibi içerde de Erdoğan iktidarının kan ve terör dışında iktidarını sürdüremeyeceğini, Erdoğan için iktidarda kalmanın tek yolunun, içerde ve dışarda savaş ve saldırganlığı yükselterek faşist diktatörlüğünü pekiştirmek olacağını açıkladı. HBDH, bu sürecin ancak demokratik devrimi hedefleyen silahlı direnişle durdurulabileceğini ilan etmiş ve kendisini bu temelde örgütlemiştir. Geldiğimiz aşamada, tüm söylenenler içerde faşist terör ve dışarda savaşlar olarak fazlasıyla gerçekleşti. Mücadelede ciddi olanlar hiç olmazsa geldiğimiz bu noktada, savaşı savaş olarak anlasınlar. Savaşlar; bugün sadece tank, top, tüfek, bomba ile değil teknolojik olarak çok daha gelişkin araçlarla birlikte yürütülüyor. Ayrıca resmi ve sivil askerileşmiş topluluklarla bir bütün olarak militarist bir konsepte geçilmiş durumda. Savaş bir düzey kazanmışsa, daha üst düzeye sıçrayarak devam eder. Basit silahların yerini daha ağır ve gelişkin silahlar, sınırlı kuvvetlerin yerini daha büyük askeri güçler alarak devam eder. Geldiğimiz aşama tam böyle gelişiyor, savaşın boyutları, alanı büyüyor ve sertleşiyor.

Birliğimiz, bölgemizde halkların tek özgür alanı olan Medya Savunma Alanları’nda kuruldu ve örgütlenmesini Türkiye metropollerine, Kürdistan şehirlerine, Dersim başta olmak üzere gerilla alanlarına ve Avrupa’daki mücadele alanlarına taşıdı. HBDH, kurulur kurulmaz Türkiye-Kuzey Kürdistan birleşik devrimini büyütme ve zafere ulaştırmak için ileri atıldı. Dersim’den Serhat’a, Karadeniz’den Amanoslara, Êfrin’den Zap’a, Türkiye kentlerinden sınır boylarına pek çok alanda ağır bedeller varan eylemlilikler gerçekleştirildi. HBDH güçleri sürece yanıt olmak için büyük çaba sarf etti; eşitsiz koşullarda, kesintisiz süren askeri operasyonlar ve bombardımanlar altında, direniş sürdürüldü. Bu mücadele sürecinde, tüm bileşenlerimizden önder kadrolar ve militanlarımız dahil geçen 4 yılda, başta Rojava devrimini savunma olmak üzere, TC faşizmine karşı tüm alanlarda yüze yakın Türkiye ve Kürdistan devrimcisi, HBDH saflarında dövüşerek şehit düşmüştür.

‘Birleşik Mücadele Büyüdükçe Milyonlar Faşizmin Karşısına Dikebilir’

– HBDH’ın faşizme karşı birleşik mücadele şiarı nasıl bir karşılık buldu?

AKP, tüm muhalefete karşı stratejik, bütünlüklü ve eş zamanlı topyekun saldırısını azgınlaştırarak sürdürüyor. Kürt düşmanlığı ve devlet savunusu üzerinden geleneksel gericiliğin ve şovenizmin bütün biçimlerini arkasında toplayarak, Kürtlerle savaşı sınırları dışına taşırarak derinleştiriyor. Türkiye’deki muhalefete hazır olmadığı bir savaşı dayatıyor. Genel sol muhalefet, bırakın bu azgın saldırılara karşı pratik tavır geliştirmeyi, düşüncede dahi savaş fikrine yakın değil. Tayyip, ‘her başkaldıranın kafasını ezerim’ diyor ve eziyor. Biraz daha ileri gitmek isteyeni kurşunluyor. Yasal gösterileri bombalıyor, şehirleri tank ve top ateşine tutuyor; buna karşılık “sol tarafta” devrimci savaş fikri bile ürkütücü bir etki yaratıyor.

Birliğimiz, faşizme karşı mücadelemizin zayıf alanı olarak, Türkiye cephesini tespit etmiştir. TC faşizminin Kürt Özgürlük Mücadelesi karşısında en büyük dayanağı, Türkiye tarafında halk kitleleri üzerinde kurduğu zor ve şiddete dayalı diktatörlüğüdür. Buradan aldığı güç ve kontrol sayesinde, sömürgeci savaşı vahşet düzeyinde, pervasızca sürdürüyor. Birlik hareketimiz, Birleşik Devrimi güçlendirmek için, Türkiye cephesindeki kuşatmayı kırarak, mücadeleyi büyütmek ve güçlü bir direniş örerek, faşizme karşı savaş cephesini büyütmeyi öncelikli hedefi olarak belirlemiştir. Ancak bu görevlerini layıkıyla yerine getirememiştir.

HBDH’ın kuruluşu ve ilanı, Kürt ve Türkiye halklarının siyasal olarak ileri kesimlerinde büyük bir ilgi ve destek buldu. Başta kurucu bileşenlerin tabanları olmak üzere, tüm genel devrimci ortamda ve militanlarda, büyük bir beklentiyle karşılandı. Ancak ödenen ağır bedellere rağmen bu beklentiye yeterli ve hakkettiği karşılık verilemedi. Medya Savunma Alanları’na ve tüm Kuzey Kürdistan’daki gerilla alanlarına yönelik, tümüyle teknolojik üstünlüğe dayanan, tarihin tanıdığı en eşitsiz ve kalleş saldırılara karşı, tarihe geçecek kahramanlıkta direnişler verildi. Aynı biçimde, Rojava Devrimi’ni savunmada, DAİŞ ve faşist TC’nin saldırılarına karşı, her cephede ölümüne direnişler sergilendi. HBDH, bu kararlılık, direniş gücü ve savaşçı birikimini Türkiye metropollerine taşımakta ise eksik kaldı.

Bir diğer yetersizlik ve eksiklik, birliğimizin kuruluştaki bileşenlerle sınırlı kalması, dışımızdaki sol ve devrimci güçleri kapsamaktaki yetersizliktir. Dışımızdaki sol ve devrimci kesimlerdeki tereddütlü yaklaşımlar, reformcu yanılgılar ve şovenizmin derece derece etkilerinden kaynaklanmaktadır. Bir diğer sorun, tarihimizden gelen birleşik mücadeleye kapalı grupçu sekterizmidir. Ancak, bahsettiğimiz eksiklik ve yetersizliklerin kaynağını dışımızda aramıyoruz. Politik ve ideolojik yanlışlara karşı yeterli ve etkili olamadığımız açıktır; ama ondan önce, birleşerek ve cepheyle başta işçiler olmak üzere direnen gençliğin ve tüm faşist baskılara rağmen öfkesi büyüyen kadınların mücadelesiyle birleşmekte ve öncüleşmekte yetersiz kaldık. Bütün dünya deneyleri göstermiştir ki, faşizm halkların birleşen güçleri ve birleşik cephesiyle yenilmiştir. HBDH, bu yolda atılmış doğru ve stratejik bir adımdır, ancak henüz faşizme karşı halkların savaş cephesi olamamıştır. Tüm antifaşist güçlerin birliğini kazanmak için, kendi içimizde program ve stratejimize uygun bir birlik ve mücadele pratiği sergileyemedik. Gerçek mücadele birlikleri kurmak için, kendi içimizde birliği ileri çekmek, gerçek savaş birliği düzeyine yükseltmek zorundayız. Birlik hareketimiz, kendi içinde birleşikliği kazandığı, birleşik mücadeleyi büyüttüğü oranda, HBDH’ni tüm devrimci güçlerin birleşik cephesine dönüştürebilir. Bu gerçekleştiğinde milyonları birleştirerek faşizmin karşısına dikebiliriz. Bu büyük hedefleri, dışımızda kazanmak için, önce kendi içimizde başarmak ve kazanmak durumundayız.

Eylemlerimizin Faşizmi Tedirgin Ettiği, Uyguladığı Sansürden Belli’

– Geçtiğimiz yıl boyunca birçok merkezde gerçekleşen HBDH eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuruluştan sonraki üç yıl, metropollerde fazla bir varlık gösterilemedi ama geçtiğimiz yılda milislerimizin sabotaj ve kundaklama dahil yoğun eylemlilikleri oldu. Bu eylemlerin en öne çıkan yanı bölgesel yaygınlığıdır. İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerin yanında Ege, Karadeniz, Akdeniz ve İç Anadolu şehirlerinde gerçekleştirilmeleridir. Aynı zamanda, doğru hedefler seçilmiş ve çok sınırlı kayıplar dışında oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır.

Bu milis eylemlerimizin faşizmi tedirgin ettiği, uyguladığı sansürden bellidir. En küçük protesto ve gösterileri bile terör, ihanet naralarıyla karşılayan faşist medya, hemen tüm işyeri, marinalar dahil sabotaj ve kundaklamaların büyük çoğunluğunu gizlemiştir.

İçerde ve dışarda mücadele, her geçen gün daha şiddetlenerek yaygınlaşıyor; emperyalizmin ve faşizmin halklarımıza saldırıları artıyor. Koşullar, devrimci güçlere daha zorlu görevlere hazır olmayı ve bunlara girişmeyi dayatıyor. Önümüzdeki mücadele döneminde, milis eylemliliklerini yaygınlaştırarak yükseltirken, aynı zamanda kitle eylemleriyle birleştirmeyi, kitlelerin mücadelesini devrimci öz savunma güç ve olanaklarına yükseltmeyi hedeflemeliyiz. Ama asıl olarak faşizmin tüm güçleri ve saldırılarını püskürtecek silahlı devrim savaşını yükseltmeliyiz.

‘Faşizmi Yıkmayı Erkek-Devlet İktidarını Yoketmeyi Önümüze Koyuyoruz’

– HBDH, kadın özgürlük mücadelesinde kendisine nasıl bir misyon biçiyor? Biraz bu temelde çalışmalardan bahseder misiniz?

Faşizm, en başta işçi ve emekçi haklara karşı bir savaştır. Savaşın bu cephesi acımasız bir kıyıcılıkla ve şiddetlenerek sürmekte, emekçi kitlelerin yüzyıllık kazanımları gangster metodlarıyla gasp edilmektedir. Burada çok sert bir savaş sürüyor; işçi ve emekçi kitleler bir direniş ekseni oluşturamadığı için tek taraflı yağma olarak sürüyor. Gençlik, kışlalara çevrilen üniversitelerdeki faşist kuşatmaya direnmeye çalışıyor. Ağır ve kesintisiz faşist baskı ve saldırganlık bütün toplum kesimlerinde direnişlerle karşılanıyor, ama tüm alanlarda direnişler sürse de bunlar yerel, kesintili ve parçalı kalıyor. Faşizmin ve dinci gericiliğin topyekün saldırılarına, sokaklardaki taciz, tecavüz zorbalığına, katliam boyutlarında süren kadın cinayetlerine rağmen kadınlar tek adım gerilemeden nefes nefese büyük bir mücadele sürdürüyor.

Patriyarkal kapitalist sistem, erkek-devlet iktidarı ne yaparsa yapsın kadın direnişini durduramıyor; saldırılar mücadeleyi geriletmiyor, tersine direnişi keskinleştiriyor ve kadın mücadelesini büyütüyor. Faşizme ve erkek egemenlikçi düzene karşı kadın mücadelesi, bütün Türkiye ve Kürdistan sathına yayılıyor. Diyebiliriz ki, Kürdistan direnişinin en kitlesel, en coşkulu ve devrimci dinamiği kadın dinamiğidir ve bu yıllara uzanan bitimsiz Kürt kadın direnişi, Türkiye tarafında yükselen kadın mücadelesinin de esin kaynağı olmuştur. Her saldırı dalgasına karşı kadın direnişi ve mücadelesi; hem merkezileşiyor hem yaygınlaşıp ülkenin en ücra köşesine kadar uzanıyor hem de her toplum kesiminden, her sınıftan, her inançtan kadınlardan güç alıyor. Tüm bu gelişmelere bakarak Türkiye’de inatçı, direngen, başeğmez ve hızla kitleselleşen bir kadın hareketinin olduğunu söyleyebiliriz.

KBDH, politik-askeri bir örgüt olarak, kadın özgürlük mücadelesinin önünü açacak, kadınların özsavunma direniş ve mücadelesini esinleyici öncü çıkışları örgütleyecektir. Faşizmi yıkmayı erkek-devlet iktidarını yoketmeyi önümüze koyuyoruz. Patriyarkal kapitalist sistemin sınırlarına çarpa çarpa, daha derinden hissedilen özgürlük talebini bayraklaştırarak ilerleyeceğiz. Devleti ve erkek iktidarını erezyona uğratan, makbul ve makul kadın figürüne sığmayan kadın mücadelesine; yıkıcı yaratıcı eylemimizle, devrimin gereği olan “kurucu şiddeti” örgütleyerek yön kazandırmaktır niyetimiz. Sistemin dayattığı rıza ve hizaya karşı, nizayı örgütleyen olmakla yetinmeyerek, kadınların birleşik devrim hareketini büyütecek, devrimci çıkışı örgütleyeceğiz.

‘Kulübelere Barış Saraylara Savaş, Sloganını Yükseltme Zamanı’

– HBDH’ın işçilere, emekçilere, gençlere, kadınlara çağrısı nedir?

Faşizm içeride ve dışarıda yürüttüğü askeri harekatlardan, işgal saldırılarından aldığı güçle tüm toplum kesimlerine saldırılarını azgınlaştırarak sürdürüyor. AKP ve devletin yumuşak karnı Türkiye tarafıdır; stratejik önceliğimizi bu zayıf yan üzerine toplayarak, metropolleri ateşe verecek, devrim ateşini yaygınlaştıracak bir pratiği örgütleyeceğiz. Onlar savaşı etnik, din ve mezhep temelinde derinleştirerek güç topluyorsa, HBDH de savaşı adım adım işçilerin, emekçilerin ve tüm ezilenlerin savaşına dönüştürmeyi hedeflemelidir. Faşizme, ırkçılığa, katliamlara karşı yaşamı savunanları ve tüm halk güçlerini geniş bir direniş cephesinde birleştirebilirsek faşizmi yenebiliriz.

İşçi ve emekçilerin, “kulübelere barış saraylara savaş” sloganını yükseltme zamanıdır. Ancak bu yetmez, sömürü ilişkisinin yanısıra tarihsel anlamda ezme-ezilme ilişkisinin ilkine, kadının köleleştirilmesine karşı aynı zamanda kadınların, kulübelere de saraylara da savaş ilan etmesi, tüm sömürü ve ezme-ezilme ilişkisinin sürdürücü kurum ve yapılara karşı amansız bir kavga yürütmesi gerekmektedir. Sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız özgür bir dünya için kavgaya atılmaktan başka çaremiz yok.

‘Devrim Koşulları Her Zamankinden Daha Güçlü’

– Birleşik devrimin bu ortak mücadele üzerinden güncel ihtiyacı nedir?

HBDH, dışındaki tüm devrimci ve demokratik güçleri dost ve müttefik olarak kabul ediyor. Değişik birleşik mücadele denemelerine rağmen, hala daha devrimci ve sol muhalefet güçleri çok dağınık ve ortak strateji ve hedeflerden yoksundur. Bu durum, AKP faşizminin işini kolaylaştırdığı gibi halk güçlerini demoralize etmektedir. Mücadelede kararlı olan herkes, bu olumsuz durumun aşılması için çaba göstermek ve somut öneriler geliştirmek zorundadır.

Türkiye’deki tüm devrimci ve demokratik güçlere çağrımızdır; HDBH, kendi dışındaki tüm mücadeleleri kendi mücadelesi; olanak, güç ve mücadelesini tüm antifaşistlerin ortak mevzileri ve güçleri olarak kabul ediyor. Mevcut durumu faşizm, faşizme gidiş, iç savaş, topyekün diktatörlük vb olarak değerlendiren tüm güçlere çağrımızdır; düşman tespitinde ortaklaşıyor ve bu tehdidi önlemek için mücadele ediyorsak, antifaşist mücadeleyi birlikte örebiliriz. Gelen faşist diktatörlükse ve bunu söyleyenler kendi tespitlerinde tutarlı iseler, çok ciddi olmak ve derhal bütün güçleri birleştirerek en geniş mücadele cephesini kurmak üzere harekete geçmek zorundalar. Bu gerçeklerden dolayı diyoruz ki, güçlerimizi birleştirmenin ve ortak mücadelemizin önünde hiçbir engel yoktur.

Tüm muhalif güçlerin üzerinde anlaştığı bir gerçeklik var. Halka karşı kanlı bir saldırı var ve eğer engelleyemezsek faşist diktatörlük kendisini daha ileriden tahkim edecektir. O halde, arada kalmanın mümkün olmadığı bir döneme girmişiz demektir. “Diktatörlüğe karşı direniş zorunlu” deniliyorsa, bu devrimci savaşçılarla, devrimci savaşla ve devrimci zorla olur. HBDH, mücadelenin bu cephesini omuzluyor. Bu alanın dışında ve diğer yöntemlerle mücadele sürdüren tüm güçleri kendi gücümüz, ittifak yaptığımız yoldaşlarımız olarak görüyoruz.

Devrimci sol güçler ve tüm muhalefet sahasında, laf cambazı bazı kesimler dışında, ezici çoğunluk kendi beyanlarıyla Tayyip diktatörlüğünün yıkılmasını stratejik öncelik olarak ilan etmiştir. Bütün programları kesen bir tespit olmanın ötesinde ve daha önemli olarak bu talep, halklarımızın ezici çoğunluğunun talebidir.

Kitlelerin çoğunluğuyla, “mevcut iktidar gitsin” temelinde ortaklık kurmuşsak, bu büyük bir güçtür ve devrim koşulları bu gerçeklikten dolayı her zamankinden daha güçlüdür. Burası çok önemlidir ve politik olarak dayanacağımız asıl mevzimizdir. HBDH’nin kuruluş amacı halklarımızın arzusunu politik, askeri ve örgütsel bir güce dönüştürmektir. Hiç tereddütsüz, eğer doğru politika ve doğru taktikleri uygularsak, kitlelerin çoğunluğunun özlemlerinden güç alacak ve gücünü arkamızda hissedeceğizdir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız