KBDH Konsey üyesi Hevi Devrim: Kadın Özgürlük Mücadelesi, devrimci şiddetin örgütlenmesiyle büyüyecek

1537

Kadınların, patriyarkal kapitalist sistemin sınır çizgisini zorlaması sonucu; gerici faşist iktidarın toplumsal gericilik birikimini de arkalayarak inşa etmeye çalıştığı makbul ve makul kadın figürünün dikiş tutmazlığı her yerde kendisini gösteriyor. Erkek-devlet şiddetinin, kadın cinayetlerinin bu kadar çok artması esasta, ne rıza ne hiza diyen kadınların sınır aşımının bir göstergesidir. Kadınların ve farklı cinsel yönelime sahip bireylerin toplumsal cinsiyet rollerini sorgulaması, artık bu kalıba sığmaz oluşu kuşkusuz bir şeydir ve KBDH olarak, bu yönelimi doğru okumak zorundayız. Kadınları salt şiddet mağduru olarak gören yaklaşım, kadın dinamiğini doğru analiz edememiş demektir. Oysa sınır aşan her kadın, potansiyel bir özgürlük savaşçısıdır. Rıza üretim mekanizmaları ile sisteme içerilemeyen ve hizaya gelmeyen her kadın, patriyarkal kapitalist sistemin altına dinamit lokumu koyma potansiyeli taşıyandır. Kadın, ihtiyaç ve özlemleri ile artık mevcut toplumsal cinsiyet rejiminin sınırlarına sığmıyor.  Kadın hareketinin gelişimine bir de buradan bakmamız gerekiyor. Kendi misyon ve rolümüzü, bir de bu düzlemin ihtiyaçları doğrultusunda tespit etmek durumundayız.

 

Biz, kadın özgürlük mücadelesinin önünü açacak, ona yön gösterecek devrimci kadınlarız. Biz, faşizmi ve erkek egemenlikçi sistemi yıkma mücadelesini içiçe örecek olan öncü kadınlarız. Biz politik-askeri bir örgüt olarak, devrimin ihtiyaç duyduğu yıkıcı-yaratıcı eylemi örgütleyen devrimci kadın örgütlerinin bir araya geldiği bir yapıyız. Biz, kadın kurtuluş mücadelesini sınıfsal/toplumsal/ulusal tüm ezme-ezilme ve sömürü ilişkilerine karşıtlık ekseninde örgütlemeyi hedefleyen ve Türkiye devrimi ile Kürdistan devriminin iç içeliğini gören bir yerde konumlanan Kadınların Birleşik Devrim Hareketi’yiz. Tekçi egemenlik biçimlerinin en rafine hali olan faşizme karşı mücadele ile patriyarkaya karşı mücadeleyi birleştiren bir eylem perspektifini savunuyoruz.

 

Faşizm, esas itibariyle işçi sınıfı ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, tüm toplumsal muhalefet dinamiklerinin baskı ve zor yoluyla zapturapt altına alınmasını, kolektif davranma ve eyleme kapasitelerinin dağıtılmasını hedefler. Faşizmin, aynı zamanda erkek-devlet şiddetinin çok daha yaygın ve yoğunlaştırılmış bir biçimde devrede olduğu bir rejim tipi olduğu, su götürmez bir gerçekliktir. O halde, faşizme karşı mücadele, erkek egemenlikçi düzene karşı mücadeleden kopartılamaz. Bugün burjuva-faşist tüm kurum ve yapılar, hedefimiz durumundadır. Kuşkusuz bu yapılar, doğrudan sınıf karşıtlığının yanısıra, kendi kaderini eline almak için ayağa kalkan Kürt halkına karşı katliamcı-soykırımcı pratikleri nedeniyle hedefimizdir. Bir de toplumsal cinsiyet rejiminin sürdürücüsü ve savunucusu olması nedeniyle kadın özgürlük mücadelesini yükselten bizlerin doğrudan hedefi olmak durumundadır.

 

Evlerdeki “iç savaşı” devrimci bir savaşa dönüştürmenin yolu

Devrim, yıkıcı-yaratıcı bir faaliyet dizininin örgütlenmesini gerektirir. Burjuvazi (ve elbette kadının karşısındaki konumu itibariyle erkek) öncelikle egemenliğini tesis etmek için, şimdi de korumak ve pekiştirmek için şiddeti kullanmaktadır. Devrim yapma iddiasındaki devrimci özneler olarak bizse; mevcut olanı yıkmak ve yeni düzlemi oluşturmak için “karşı şiddet” veya daha net bir tanımla “kurucu şiddeti” örgütlemek durumundayız. Devrimci şiddeti örgütlemekteki amacımız:  1- Burjuva-faşist devleti yıkmaktır. Bugün devletin stratejik yönelimi doğrultusunda, bölgesel bir güç olma hedefi ile geliştirdiği işgalci politikalarını ve kendisini var ettiği tüm yapı ve kurumları hedefleyen eylemler bu çerçevede gündemimizdir. Devrim, mevcut burjuva faşist devleti yıkma eylemidir. 2- Hiçbir devrim yoktur ki salt öncünün örgütlediği şiddetle olsun. Bu yüzden devrimci kitle şiddetini örgütleyen olmalıyız. Silahlı mücadele perspektifimizin temel belirleyenlerinden biri budur. 3- Bugün devrimimiz aynı zamanda bir kadın devrimi olmak zorundadır, diyoruz. O halde devrimci kitle şiddetinin örgütlenmesinden bahsederken de özel olarak kadın dinamiğinin bu temelde örgütlenmesinde bahsediyoruz, demektir.

 

Bu durumda, kadınların kendiliğinden gelişen öz savunma direnişlerini doğru okumak zorundayız. Kendiliğinden gelişen mücadelenin gelip dayanacağı bir eşik var. Her kadının “ben tek başıma ne yapabilirim ki”de ifadesini bulan öğrenilmiş çaresizliği var. Evdeki “burjuva”ya karşı itirazını yükseltirken tüm dünyanın üstüne üstüne geldiğini deneyimlemişliği var. Tüm bunlara karşı, kuşkusuz ajitasyon propaganda faaliyetimizden örgütlenmeye kadar, tüm araç ve biçimlerle, kadının özgürlük mücadelesinin bütünselliğine işaret edip cins bilincini geliştirmeyi hedeflemeliyiz. Ancak bu aşamalı bir bilinçlendirme faaliyeti ile asla olamaz. Toplumsal cinsiyet rejiminin kabına sığmayan kadınlara öz savunma eylemlerini, sistemin krizini derinleştirecek biçimde örgütlemeleri için öncü çıkışlarla yol oluşturmalıyız.

 

Biraz somutlayarak gidelim; bugün HBDH’in yöneldiği hiçbir hedef yoktur ki aynı zamanda, kadın düşmanı politikaların oluşturucusu, yürütücüsü, sürdürücüsü, savunucusu, propagandacısı olmasın. HBDH, işçisi emekçisiyle; kadını, erkeği, farklı cinsel kimliğe sahip bireyiyle;  genci, yaşlısıyla; Kürdü, Türkü, Ermenisi, Lazı, Çerkezi… ile; Alevisi, Sunnisi, Hıristiyanı, Ezidisi ile… halkların birleşik devrim hareketidir. Politik-askeri çizgisini birleşik devrim mücadelesinin ihtiyaçları doğrultusunda belirlerken, mutlaka bu kapsayıcılığı taşımak durumundadır. Birleşik devrim perspektifimize rengini veren en temel dinamiklerden biridir kadın hareketi. Tüm eylem ve propagandamızda kadın bakışı, dili hakim olmalıdır. Yukarıda ifade ettik, bugün HBDH’in milis eylemlerinin hedefi olan yapı ve kurumlar, bireyler, objektif olarak kadın düşmanıdırlar. O halde eylemlerimizi duyurur ve propaganda ederken mutlaka bunu yansıtmalıyız. Eylemlerimizin propagandasını bu bütünselliği kurarak yapmalıyız. Bir işkenceci polisi mi hedefledik; bu polis halk düşmanı kimliği ile birlikte aynı zamanda kadın düşmanı kimliği ile de hedefe çakılmalıdır. Yargı kurumunu mu hedefledik; onun suç listesini ve neden HBDH milislerimizin, savaşçılarımızın hedefi olduğunu anlatırken, onların bir de kadın düşmanı kimliklerini ifşa etmek durumundayız. O yargı ki, kadın cinayetlerinde iyi hal indirimi yapan; tecavüz ve cinsel saldırılarda saldırganı koruyucu kollayıcı kararlar veren; özsavunma eylemi yapan kadının fiilini, meşru müdaafa kategorisinde değerlendirmeyip ağır cezalara çarptıran vb yargıdır. Bir tekelci burjuvayı veya onun fabrikasını mı hedefledik; onun kara sicilini bir de kadın gündemi üzerinden çıkarmak ve bunları da teşhir etmek durumundayız. Bu örnekleri serimlememizin nedeni hedef tespitini bütünlüklü ve doğru yapabilmek ve yansıtmak içindir. Özcesi HBDH olarak, yapıp eylediğimiz her şeye kadın özgürlük mücadelesinin gözünden bakma; aynı zamanda bu eksenden tanımlama ihtiyacımız var.

 

HBDH ve KBDH milisleri kadın hareketinin gündemi ile etkileşimli bir biçimde hedef oluşturmalı ve eylem örgütlemelidir.  #GülistanDokuNerede? sorusunu, bir de biz, hesap sorma perspektifi ile sormalıyız. Kadına dönük şiddetin ve cinayetlerin failleri, tecavüzcü ve tacizciler, sosyal medya üzerinden kadın düşmanlığını yaygınlaştıranlar, patriyarkal kapitalist sistemin koruyucu kalkanı ile zırhlananlar doğrudan hedefimiz olmalıdır. Üniversitelerde çocuk istismarını açık açık savunan hoca müsveddeleri, kadını ikinci cins olarak gören ve öyle konumlandırma çağrısı yapan iktidarından diyanetine faşist devletin tüm kadın düşmanı icraatları görüş alanımızda olmalı ve hesap sorma bilinci ile yaklaşmalıyız.

 

Kendiliğinden gelişen öz savunma direnişleri, aynı zamanda her evde yaşanan  “iç savaş”ın bir ifadesidir. Bugün, toplumsal cinsiyet rejiminin bir cephesinde -evde- yaşamakta olduğumuz, deyim yerindeyse, yönetememe krizinden (bunun sadece evle sınırlı kalmadığını da söyleyebiliriz) başka bir şey değildir. Ancak bu yetmez; kadına dönük saldırı topyekün bir saldırıdır. Biz, evdeki “iç savaşı” toplumsal bir devrimci savaşa dönüştürmeye odaklanmalıyız. Tam da bu yüzden toplumsal cinsiyet rejimini, partiyarkal kapitalist sistemi bir bütün olarak hedef almalıyız. Kadınların kendiliğinden gelişen öz savunma direnişlerinin önünü açacak eylemleri örgütlemeli, yön gösteren olmalıyız. Yaşamsal tüm araçları (mutfaktaki bıçağı, ocaktaki kızgın yağ dolu tavayı vb vb), öz savunma eylemlerinin silahı haline getiren kadınlara, birlikte mücadele etmeleri; evlerinden, mutfaklarından başka mevzilerde de direnişi örgütlemeleri gerektiğini işaret eden olmalıyız. Patriyarkal kapitalist sistemin üç sacayağını; aileyi, sömürü ve ezme-ezilme ilişkilerini dizayn eden kapitalist üretim ilişkilerini ve onun köklendiği özel mülkiyeti, devleti hedef almaksızın özgürlük yolunu açamayacağımızı bilince çıkarmalı ve her eylemimizle, duruşumuzla, mücadelemizle bunu örgütleyen olmalıyız.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız