İbrahim Gökçek’in İsyana Açlığı Olalım! – DKP/Birlik

1574

Grup Yorum…“Suçu”; sonsuz bir üretkenlikle devrimci sanat üretmek, devrimci türküler/şarkılar üretmek ve söylemek… Devrim idealini, devrimci fikirleri, tarihimizden aldıklarımızı ve bugünde inşa ettiğimiz eylemci duruşu sanatıyla yaymak, yeniden yeniden üretmek… Yani devlet-i alinin bekasını sarsabilecek potansiyel bir devrimci kalkışmaya sanatıyla, duruşuyla her gün her dakika emek koymak… Az şey mi bunlar? Düşman tehlikenin büyüklüğünün farkında. Grup Yorum üylerini, ödüllü renk renk “terör” listelerine eklemesi de; baskın, gözaltı ve tutuklamalar da; konser yasakları da bu farkındalığın bir sonucu. Faşist devletin ve Saray iktidarının gözünde Grup Yorum’un ürettiği marşlar/türküler, yüzbinlere seslendiği konserler, damla damla biriktirdiklerini akıttığı mekanlar tehlikeli ve yıkıcı. Çünkü onun marşları; isyanın tüm dillerini kuşanıyor. Her daim marşları, türküleri, şiirleri ile işçi ve emekçilere, ezilen halklara; ‘böyle gelmiş böyle gitmez bu devran’ diyor ve yıkıcı yaratıcı eylemin güzelliğine işaret ediyor.

Grup Yorum; kurulduğu günden bu yana nerede bir üniversite eylemi var; orada, öğrencilerin yanıbaşında, bazen bir çatışmada, bazen bir işgalde. Nerede bir işçi eylemi var; işçilerin yanında, bazen bir grev/direniş çadırında, bazen bir yürüyüşte, bazen de bir mitingde. Nerede bir hak alma eylemi var; Grup Yorum o eylemin içinde, direnen, gözaltına alınan eylemcilerle kolkola…

Devrime ayarlı bir sanattır onlarınki. Birçoğumuzun devrimciliğe ilk adımlarını attığı günlerin “ilk”lerinden biridir, bir Grup Yorum parçası. Birçoğumuzun devrimciliğini inşa ederken Grup Yorum da bir türküsü/marşı, bir duruşu ile harç olmuştur. Bu hangi siyasi gelenekten olursak olalım böyledir. Grup Yorum, kuşkusuz örgütlü bir gruptur; sanatını ideolojik-siyasi çizgisi doğrultusunda, hiçbir bedelden kaçınmaksızın icra etmektedir. Ancak o, aynı zamanda devrimci sanatı, üretimiyle (hepimize kattıklarıyla) siyasi gelenekler üstü bir pozisyondadır. Hepimiz onun parçalarında kendimizi buluruz.

Kiraz ağaçları, onları bir daha asla göremeyeceğini bildiğin zaman açarlar.” İbrahim Gökçek, devrimci bir sanatçı, Grup Yorum üyesi. İbrahim Gökçek, belki de yıllar yıllar önce Bobby Sands’in İngiliz sömürgeciliğinin ölüm hücrelerinde, açlığın koynunda yatarken kurduğu bu cümleye çok yakın. Biz, onunla kiraz ağaçlarının açacağı bir baharı, Grup Yorum türküleri/marşlarıyla, onun gitarından akan ezgilerle örgütlemeyi istiyor, düşlüyoruz. Ancak yaşam bu; bu lanet kum saatinde bir kısa devre yaratamazsak, belki de İbrahim, Helin ve Mustafa’yla kiraz ağaçları altında randevu kesmiş, bu buluşmaya yetişmenin telaşı içinde olacak. Çünkü Paris Komünarlarının o göğü fethe çıktıkları zamanlardan bu yana, devrim için atan her yürek, sadece “kiraz zamanı”nı görmenin peşindedir.

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek, özgürce üreterek çoğalmak, çoğalarak eylemek istedi. Gecelerinde aç yatılmayan; kimsenin ezilip sömürülmediği; dilinden, renginden, cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramadığı bir dünya için devrimci türkülerini söylediler. Helin, Bobby Sands gibi, “yarım kalmış bir şarkı” misali, şimdi hepimizin dilinde sonsuz bir “şarkı”ya dönüştü. İbrahim, sade kemik vücudu ile safi bilinç ve yürek olarak kiraz zamanlarının kovalayıcısı bir düş avcısı. İbrahim’in, Grup Yorum’un devrimci sanatını icra edebilmesi için atacağımız her adım, bizi biraz daha “kiraz zamanları”mıza yakınlaştıracak.

Sınıfsal karşıtlık ve çelişkilerin daha da derinleştiği şu koronalı günlerin sarsıcılığında, faşist katliamcı devlete karşı mücadele ederken, Grup Yorum’un tınıları kulaklarımızdan eksik olmasın. Kavga sloganlarımıza, İbrahim Gökçek’in açlığın koynunda yükselen sesi karışsın. Şimdi sıra bizde. İbrahim’in isyana açlığı olalım.

DKP/Birlik

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız