Tarih Yapmak İçin Yola Düşen Tüm Ölümsüzleşenlerimize – DKP/Birlik

1609

Bir örgütü var eden şey, ideolojik-siyasal bakıştaki netlik ve ortaklıktır; örgütsel ve eylemsel bağdır. Ancak bunların herbirisini kendinde nitelikler olmaktan çıkaran, çimento işlevi gören asıl şey, ruhsal birliktir. Devrimci Komünarlar Partisi/Birlik’in harcını karan bu ruhsal birlik, öz suyunu, devrimci kopuş çizgimizi her alan ve düzeyde somutlayan, duruşu ile bunu örgütleyen Ulaş Bayraktaroğlu’ndan alır. Gençliğin önder kadrolarından biriyken devrimci enternasyonalizm bayrağını Kobane’de bayraklaştıran, Rojava devrim savunmasında komatanlaşan Aziz Güler’den alır. Kobane’den başlayıp Kürdistan’ın özgür dağlarına uzanan, birleşik devrim mücadelesini inşa etmek için ter döken Ulaş Adalı’dan alır, DKP/Birlik’in ideolojik-siyasal-örgütsel-askeri her düzeyde örgütlenmesinde kurucu emeği olan, işgalci Türk devletine karşı savaşın en ön mevzilerinde yeralan Ceren Güneş’ten alır. Orhan Yılmazkaya’nın savaş manifestosuna bir halka daha eklemek için yola düşen Dörtler’den alır. Afrin’de Türk işgalci güçlerine karşı yıldızlaşan Bayram Ali ve Nurhak’tan alır. Birleşik devrim hareketini yükseltmek için yola düşüp Dersim dağlarıyla buluşan Mehmet Ali’den alır. Her biri, birer enternasyonalist savaşçı olarak Rojava devrimini savunmak için, bulundukları savaş mevzilerinde sakınmasızca düşmana karşı savaşan Bedreddin, Tamer, Cemre, Doğan, Hasan Ali ve Robin’den alır.

Bir devrimci, sadece tercihi ile var olmaz. Duruşu ve eylemi ile, iktidar perspektifi ve bilinci ile her an, her dakika, tercihini örgütler. Rüyasını kolektif bir rüyaya dönüştürür. Yaşamıyla da, güzel koymuş olduğu son noktasıyla da… Tüm ölümsüzleşenlerimizin ortak kesenidir devrim ve sosyalizm davasına kendisini sonsuzca, sınırsızca adamak, bu uğurda her türlü bedeli göğüslemek… DKP’yi vareden değerlerin en özlü ifadesidir onların bu duruşu. Her birisi, bireysel kurtuluş ve özgürleşmesini insanlığın kurtuluş ve özgürleşmesine bağladılar ve bu uğurda hiç sakınmasızca en öne fırladılar. Bu anlamda onlar, gelecek kuşağın devrimciliğini inşa etmişlerdir. Serüvenciydi onlar. Büyük düşler gören ve bu düşlerinin peşinden doludizgin giden serüvenciler… Önce eylem vardı” diyen bir kolektifin, kendisini pratiğin/savaşın içerisinde teorik-siyasal-örgütsel olarak inşa etmeyi hedefleyen bir kolektifin savaşçıları ve önder kadrolarıydı onlar.

Bizimki bir kopuş hikayesi. Ölümsüzlerimizin hikayesi çok iyi özetler bunu. Düşük düzey solculukla köprülerin atılmasıdır hikayemiz. Devrimci olmak, özne olmaktır. Tarih yapmak için yola çıkmak, fail olmaktır. Biz, en başta ölümsüzleşenlerimiz, tam da bunun için yola düştük. Aziz’i düşünelim, devrim koşusuna hazırlanan bir koşucudur o. En önde ipi göğüslemek için ayakkabısının bağcıklarını sıkı sıkı bağlayandır. Kobane’ye gelişi de cepheden cehpeye devrimci enternasyonalizm rüzgarını estirişi de onun bu fütursuzca kendisini devrim davasına adayışındandır. Ulaş Bayraktaroğlu, devrim yapma iddiasını etinde kemiğinde yaşayan bir devrimci. Onu önder yapan tam da bu. Ortalama devrimcilik değildi onunkisi. Türkiye’de; ya bir barikat başında, ya doğrudan polisle çatışmanın ortasında, en önünde. O, kendisi girmediği hiçbir kavgaya, kendisi gitmediği hiçbir cepheye yoldaşlarını göndermeyendi. Hep en öndeydi, en önümüzdeydi. Eski düzlemin “devrimci”liğinden kopuşu, her alanda yeniden yapılanma ve ML teoriyi güncelleme, yeni düzlemin içerisinde yeniden üretim olarak koydu. Bugün de DKP/Birlik’i karakterize eden yönlerden biri budur. Kuşkusuz Türkiye devrimci hareketinde, içinden çıkılan geleneklerin statükosunu parçalamak zor işti. Hem de oldukça zor. Yüzler hep tatlı su devrimciliğine dönüktür. O, bu düzlemin altına dinamit lokumunu koyandı. Ray değişikliğini örgütleyendi. Rojava’da devrimci öznelerden bir özne olarak varolmadı. Geleceğe kement atmak için geçmişle köprüleri atan bir pozisyonu örgütledi.

DKP’ye içinden ve dışından gelen en büyük eleştiri, hazır olmadığı bir mecraya akmış, hazır olmadığı bir kavgaya girmiş olmasıydı. İçeriden gelen eleştiriler, henüz harmanlanmamış bir birlik olduğu için öncellerinin zeminine sıkı sıkı sarılan ve bu anlamda dün de bugün de asla DKP’lileşmeyenlerce getirilmiştir. Dışarıdan eleştirilerin kaynağı ise varoluşu ve savaş hattında kendisini inşa etme pratiği nedeniyle düşük düzey solculukla arasına mesafe koymuş ve bu kesimi teşhir etmiş olmasındandır. Oysa hangi kavgaya hazır koşullarda atılmış ki bizden önceki devrimci özneler. Denizler, Mahir ve İbolar hangi hazır koşullarda devlete karşı silah çatıp ‘71 devrimci kopuşunu gerçekleştirdiler ki… Biz iradeciliğe fazlaca yüklenmekle yargılanabiliriz. Ancak bu iflah olmaz serüvenciliğimizin bir sonucudur. Bugün olsa, belki yaşadıklarımızdan öğrendiklerimiz olur ve her şeyi aynı şekilde yapmazdık, ama yine atılırdık böyle boylu boyunca kavgaya. Sınıf intiharı yapar gibi, daha önce geldiğimiz ve artık sınırlarına dayanmış ve içe doğru büzüşmüş, düşük düzey solculuğun sınır çizgilerinde gezinen örgütlerimizi bordadan yine böyle atardık. Çok öldük, çok yenildik ama her attığımız adım, her ölümüz, her yenilgimiz bize bir şey kattı, bizi inşa etti.

Biz biliyoruz ki, kapitalist sistem bir kutupta zenginlik ve sefahati diğer kutupta ise yoksulluk, yoksunluk ve sefaleti büyütür. Sermaye birikimi aynı zamanda yaşamlarımızın her alanda, tüm hücrelerine kadar çitlenmesi ile gelişir. Biz biliriz ki ulusal, cinsel ve diğer tüm kimliklerin ezilmişliği gelir burjuvazinin azami kar azami egemenlik yasasına bağlanır. Kapitalist sistemin işleyiş ilkelerinin her birisi işçi sınıfı ve emekçilerin, meta egemenlik ilişkilerine hapsedilmiş yaşamları üzerinden varolur. Kapitalist çarkın nasıl döndüğünü; dişliler arasında ufalanan hayatları biliriz. Ve bu çarkın nasıl kırılacağını da… İşte devrimcilik bilmekle lanetlenmektir. Mümkünü yoktur, bildiğini eylemek zorundasındır çünkü. Oysa Türkiye solunda uzun zamandır bu denklem ortadan kalkmış; tatlı su devrimciliği, düzeltilmiş kapitalizm savunuculuğu boyvermiştir. Komünarlar olarak çıkışımız, kendimizi bir devrimci savaş örgütü olarak, bir devrim partisi olarak örgütleme iddiamız tam da bu soldan kopuştur. Bildiğini unutanlardan değil bildiğinin gereğini yapanlardan olduk. Bu çıkışı örgütleyen yoldaşlarımızı; Ulaşları, Aziz’i, Ceren’i ve diğer ölümsüzleşenlerimizi fail yapan, bu tarih yapma iddiasıdır. Mevcut tarihte bir kısa devre örgütleme iddiacılığıdır.

9 Mayıs’ta, Rakka Cephesinde şehit düşen Ulaş Bayraktaroğlu ve ölümsüzleşenlerimizle harcını kardığımız parti, insanlığın kurtuluş ve özgürleşmesi ile bireyin kurtuluş ve özgürleşmesini içiçe ören, komünizmin gündeki karşılığı olan komün gücü perspektifi ile ete kemiğe bürünen partidir. İlksel komünal toplumların özgür ve eşit ilişkilerinden besleniyor; bugünkü toplumsal üretici güçlerin geldiği düzey üzerinden inşa edeceğimiz çok daha gelişkin bir komünalliği barındıracak olan komünizme bir köprü olmayı hedefliyoruz.

6 Mayıs, 9 Mayıs ve 18 Mayıs, Türkiye ve Kürdistan devrim tarihinde öncü ve önder kadroların, devrimci kopuş çizgisini kendisinde somutlayan devrimcilerin ölümsüzleştiği tarihler. Mayıs ayı bizimdir. Ölümsüzleşenlerimizin tarihe düştükleri izle bizimdir. Devrimci iddia ve atılganlıklarıyla bizimdir. Onların amaç ve ideallerine bağlı kalacak, birleşik devrim hareketini büyüteceğiz.

DKP/Birlik

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız